günce, Tüm Yazılar

Bir Kahve Kavurucunun Karantina Günlerinde…

DON’T DANCE WITH COVID

Self isolation”da 22. gün. Yine atölyedeyim. Yani burası üç kat olunca en alt kata atölye, orta kata kafe, üst kata ofis demiştik. O üst kat bugünlerde ev oldu ve keyfim, genel endişeleri bir yana bırakırsak, hiç fena değil. Fonda Freddie King’in o çok sevdiğim Going Down şarkısı çalıyor. Ses sistemi de iyi.

Her sabah saat 10’da bu kattayım. Makineleri açıyorum. Bilgisayar ve e-postalar kontrol ediliyor. Kahvaltı için orta kattaki mutfak, sonrasında yine atölye. Kahvaltıda günün planı gözden geçiriliyor. Fonda Larkin Poe, Tom Devil’i söylüyor. Bir an için durup kısa bir tempo tutuyorum. Bahçedeki küçük dallı çalımsı ağaç yeni yapraklar açadursun dalında her sabahki minik kuş da ne anlama geldiğini bilmediğim o güzel şarkısını söylüyor. Kahvaltı küçük bir tabak ama ah o bizim lezzetli ellerimiz… kahvaltı da gayet iyi yani.

Yeniden atölyedeyim. Bu sabah temizliğe nereden başlasak? İyi ki toptan alınan şu 25-30 lt’lik temizlik malzemeleri, kutu kutu eldivenler var. Ama yine de çevreye zarar veren o bol plastik atıkları istemeyiz. Çöp etmeden güzelim doğayı, mahfetmeden temiz kalalım deyip işe koyulmak. Erkek kedi Haydar yine bahçede aranıyor. Gözü doysun. Fonda Airborne var; Sex To Go…

Saat 12 olmuş bile… İyi ki gece şu listeyi yapmışım. Kendimi dans ederken buluyorum ufaktan… Kimse görmesin. Dans et de Covid’e bulaşma. Kendinle dans et ama Covid’le dans etme. Hah işte listenin adını da buldum: “Don’t Dance With Covid”. Jeff Beck yine döktürüyor “Live In The Dark”.

Webten gelen siparişler. İyi ki varlar. Derin ve mutlu bir nefes alıp üstümü değiştireyim. Saat 13’e geliyor. Maskeler, eldivenler takılsın ama bir kahve içmeyelim mi? Kimsenin bilmediği reçetemle V60’ta Sidamo demledim, bal bal… Joe Bonamassa; bu zamanın blues kralı. Mozart gibi bişiyy… Daha mı iyi ne? Hah!

Mis gibiyim. Üst baş hazır. Telefonu da sterilize edeyim. Whats App’tan web admini abim uzak diyarlardan yazmış… Merak etme kutular, paketler hazırlanıyor. Kimi kahveler öğütülecek. Maskeyi doğru tak. Kahveyi hazneye boşalt. Kapağı geri tak. Bıçak ayarını yap. Ama önce öğütücünün her yerini dezenfekte et. Eldiveni kirletmeden tak. Sıradaki paket… Yine Larkin Poe. Bu kez Blue Ridge Mountains. Ne güzel liste!

Kargo şirketinin uygulamasına bilgiler aktarıldı. Görevli Ferhat kutuları almaya geliyor. İyi ki dışarıdan kimsenin içeri girmesine gerek kalmaksızın paketleri verebileceğim, dışarı açılan bar camı var. Dışındaki mermer tezgâhı da çamaşır suyuyla silmiştim az evvel. İyi ki… İyice anneme mi benzedim ne oldum? Sahi astronot olmamış mıydım? O ara çay, kahve, çamaşır suyu derken gün annesine dönmeyelim. Bu arada gün annesiyle astronotların arasındaki benzerliği fark ettiniz mi? Yoksa ben mi aklımı yitiriyorum? Maazallah. Neyse Ferhat geldi. Adresler, alıcı bilgileri, paketlerin üzerinde… Yüzlerdeki maske muhabbete engel. Aman bu ara böyle olsun. Slash, Anastasia’nın bitiş solosunu atıyor. İntrosunu yediğimin şarkısı. Ah Slash ah.

Saat 16.35’i bulmuş. Bişeyler mi yesek? Bir cortado, bir üzümlü cevizli kurabiye. Özlediz mi siz de onu? Burada da bir tane kaldı. Saat 17 oldu bile. Johnny Cash’i sevgi ve rahmetle anıyorum. Bir cevizli kurabiye, bir cortado ruhuna değsin. Ne güzel adamdın. Belki bulutların ötesinde, bir gün, birlikte…

Mali müşavirimiz Sevgi Hanım arıyor. Parker Millsap sakin sakin şarkılarını söylesin, gergin konulara gireceğiz. Hesaplar fena. Covid efendi sağolsun, dünya fena. Neyse sağlamız, güzel insanlarız, sağlıklıyız. Yakında yeniden Meral’le, Sinan’la içeceğiz kahveleri. Yoşi’yi seveceğiz. Ergin’e sarılacağız, Tolga’nın cin fikirlerini Adado içerken dinleyeceğiz. Serdar n’apıyor acaba?

Sahi annemler nasıl? Umarım babam markete gitmemiştir ille de. Ah be emekliler, saçlarımı siz döktünüz! Şaka şaka. Owen’ların oğlu Jake, Eight Second Ride’ı annem için çalsın.

Onca saatten, DW Haber, T24, Medyaskop, Barış Özcan, Murat Soner derken youtube kanallarından, Netflix’teki Freud’tan bir bölüm derken saat 00.40 olmuş bile. Kerime’nin ellerinden akşam yemeği de geçti gitti. En üst kattan sessiz sokağa bakıyorum. Kerime uyudu. Çizdiği eskizler masada… Boş chemex ve atölyede Kerime’nin ellerinden çıkma kulpsuz seramik silindir kupa, iki saat kadar önce günün son kahvesini, yine tarifi ben de saklı reçeteyle demlediğim Adado’yu hatırlatıyor. Boş sokak… Bizim liste ne oldu? Ali’den aldığım beats soloyu takayım. Şarjı tam. Sokak boş. Etraf sessiz. Bon Jovi Hey God’ı çalarken gök bana ben göğe bakıyorum. Tüm gün kapalıydı ama şimdi parçalı bulutlu, mavimtırak. İlahi bir mesaj mı arasam? Ay arada kendini gösteriyor. Sokak lambalarının sarı ışıkları odaya vuruyor. İki yan binadaki komşu, köpeğini son yürüyüşten getiriyor kimsecikler yokken. Kayar camı aralıyorum. Soğuk ve temiz havayı içime çekerken bin şükür, Hey God’ın son solosunda Richie Sambora.

Uyku zamanı. Sokaklar boş. Etrafta çıt yok. Boşluk, sessizlik ve ben. Şarkı arası bitti. Yine Bon Jovi, bu kez Last Man Standing’i çalıyor… Yarın olacak, Ömer dükkânı açacak, Cemil sabah kalibrasyonlarını yapacak, gelmeyen servisi darlayacak. Dükkân yine ahaliyle dolacak, Mert şirinlik yapacak, Volkan bara sığmayacak, Sarah İngilizce’yi Shaqille O’Neal’dan öğrendiğini itiraf edecek, Aysima parlayacak, Serkan film piyasasından dem vururken americano isteyecek, bense yine atölyedeyim… Yarın ya da yakın. … Last Man Standing …

Ne güzel liste “Don’t Dance With Covid”… Spotify aile üyeliği… Atölyemizde, sağlıcakla, güzel rüyalara… Last Man Standing…